Ziynet Eşyaları İle Araba Alınması
Bu makalemizde kadının ziynet eşyaları ile araba alınması durumunda kadının haklarının neler olduğu ve bu hakları elde etmek için hangi hukuki yollara başvurması gerektiği hakkında genel bilgilendirmelerde bulunacağız. Boşanma sürecinde yaşanan ihtilafların büyük bir kısmı, mevcut malların paylaşımında ortaya çıkmaktadır. Özellikle, eşlerin birlikte sahip oldukları edinilmiş mallar ile kişisel mallarının birbirine karışması durumları, örneğin kadına ait ziynetlerin peşinat olarak kullanılarak araba alınması gibi durumlar ve özellikle düğünde takılan ziynetlerin nasıl paylaşılacağı hususu, ihtilaflara neden olmaktadır. Kadınların bu durumlarda hak talep edip edemeyecekleri gibi konular da önem arz etmektedir. Yargıtay kararları ışığında bu soruları sizlere cevaplandıracağız.
Düğün Sonrası Altın Bozdurma Ziynet Eşyaları İle Araba Alınması
Ziynet eşyaları ile araba alınması hususundan bahsetmeden önce düğün sonrası altın bozdurma konusundan bahsetmekte fayda vardır. Evlilik birliği içinde kadının sahip olduğu takılar ve ziynetler farklı nedenlerle bozdurulabilir veya kullanılabilir. Örneğin, kocanın maddi sıkıntıları veya yeni bir iş kurmak için sermayeye ihtiyaç duyması durumunda, ev giderlerini karşılamak veya yatırım yapmak amacıyla kadına ait ziynetlerin bozdurularak bu amaçlar için kullanılması mümkündür. Eğer bu yatırımlar için kadının ziynetlerini geri istemeyeceğine dair bir kanıt bulunmuyorsa, kadın ziynet alacağı davası açmakta haklıdır.Kocanın ziynetleri bozdurup harcamış olması, onun geri ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz; çünkü düğün sırasında takılan ziynetler kadına bağışlanmış kabul edilecektir. Örnek vermek gerekirse, düğünde kadına takılan mücevherler, eğer kadının açık rızası olmadan bozdurulur ise, ziynet alacağı davasının kabul edilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, kadının ziynetleri kocasına bir daha geri alınmayacak şekilde bağışladığı varsayılacaktır. Önemle belirtmek isteriz ki erkek, bozdurulan ziynet eşyalarının rıza ile verildiğini ve iade şartı olmadığını kanıtlamak zorundadır, bu durumu kanıtlayamazsa dava konusu ziynet eşyalarını, kadına aynen iade etmekle ve tazminle yükümlüdür. Düğünde takılan takıların kime ait olduğu hususunu detaylı şekilde incelediğimiz “Düğünde Takılan Takılar Kimin” adlı makalemizi okumanızı öneririz.
Ziynet Eşyaları İle Araba Alınması
Ziynetler araç alımı için bozduruldu ise, aracın alındığı ve ziynetlerin bu amaçla harcandığının kanıtlanması gerekmektedir. Gerçekten bozdurulan ziynet eşyaları ile araç alınıp alınmadığı araştırılmalıdır. Kadının, araç alımı için bozdurduğu ziynetlerin ardından aracın mülkiyetini kocaya bırakmış olması, kadının bu ziynet eşyalarını kocasına ödünç verdiğini iddia etmesi durumunda, ziynetler üzerindeki hakkından vazgeçtiği anlamına gelmez.
Düğünde takılan altınların, yukarıda açıkladığımız gibi, kadının hakkı olduğunu belirtmek isteriz. Ancak, ziynet eşyaları ile araba alınması gibi bir anlaşma yapıldıysa, kadın bu durumda altınların iadesi için dava açamayacaktır. Bu tür durumlarda altınların ve alınan arabanın değeri detaylı bir şekilde incelenmelidir.
Burada önemle belirtmek isteriz ki ziynet eşyalarının satılmak suretiyle davaya konu edilecek arabanın edinilmesine katkıda bulunduğu hususunun kanıtlanması gerekmektedir. Kadının ziynet eşyaları ile araba alınması halinde katkı payı mı, değer artış payı mı katılma alacağı mı talep edileceği hususu önem arz etmektedir. Tarafların 01.01.2002 tarihinden önce evlenmiş olması ihtimalinde davacı kadının ziynet eşyaları ile araba alınmışsa ve araç kocanın adına tescil edilmişse burada katkı payı alacağı talep etmelidir. Aynı örnekte tarafların 01.01.2002 tarihinden sonra evlendiği ihtimalinde davacı kadın eş burada değer artış payı talep etmelidir. Artık bu durumda davaya bakan mahkemece arabanın ve arabaya katkıda bulunulan ziynetlerin katkı tarihindeki değerleri belirlenecektir. Davacı kadının katkı oranının tespit edilmesi ile birlikte arabanın tasfiye tarihindeki değeri esas alınarak değer artış payı belirlenecektir. Bu hesaplama ve yöntem sonrasında ortaya çıkan rakamsal değer üzerinde kadın hak sahibi olacaktır.
Düğünde takılan ziynet eşyaları ile araba alınması ve arabanın bedelinin bir kısmının ödenmiş olması, üstelik arabanın kadının adına kayıtlı olması durumunda kadının ziynet eşyaları için iade talebinde bulunmaya hakkı olmayacaktır. Ancak bu durumda erkek eş, kadının adına kayıtlı araçtan mal paylaşımına dair talepte bulunabilecektir. Erkek eş mal paylaşımı için hak talep edebilecek olsa da ziynet eşyaları için talepte bulunamayacaktır. Bu örneğimizde arabanın değeri belirlenecek ve ziynet eşyasının değeri bu değerden düşülecektir. Kalan miktar ise taraflar arasında paylaşılacaktır.
Diğer bir husus ise ziynet eşyalarının bozdurularak koca için araba alınması ve arabanın da satılarak evlilik birliği borçlarına harcanması halinde ne olacağı hususudur. Zira bu durumda artık ne ziynet eşyaları ne de araba mevcut değildir. Yargıtay verdiği bir kararında ziynet eşyalarının bozdurularak koca için araba alınması, arabanın da satılarak evlilik birliği borçlarına harcanması halinde koca bozdurulan ziynet eşyalarının rıza ile verildiğini ve iade şartı olmadığını kanıtlamak zorunda olduğuna, bu durumu kanıtlayamazsa dava konusu ziynet eşyalarını, kadına aynen iade etmekle ve tazminle yükümlü olduğuna hükmetmiştir. (Hukuk Genel Kurulu, 28.01.2004 Tarih, 2004/13-73 E. 2004/29 K.)
Boşanmada Takıların İspatı Nasıl Yapılır
Boşanmada takıların ispatı nasıl gerçekleştirilir hususu en çok merak edilen konulardan biridir. Davaya bakan aile mahkemeleri, düğünde takılan altınlar konusundaki anlaşmazlıklarda delillere ihtiyaç duyar. En etkili deliller ise düğün fotoğrafları ve video kayıtlarıdır. Ayrıca düğüne katılanların tanıklığı da ispat konusunda başvurulan seçenekler arasındadır. İspatlar mahkemeye sunulduktan sonra uzman tarafından incelenir ve bilirkişiyle birlikte değerlendirilir. Sunulan rapor sonucunda aile mahkemesi kararı verecektir.
Ziynet Eşyaları İle Araba Alınması Yargıtay
Yargıtay, ziynet eşyaları kullanılarak araba alınması durumunda, bu yeni malvarlığının hukuki niteliğini belirlerken “ikame değer” ilkesini esas almaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 220. maddesi uyarınca kadının kişisel malı sayılan ziynet eşyalarının , evlilik birliği içinde bozdurularak gelirinin bir araba alımında kullanılması, o arabanın otomatik olarak eşlerin ortak malı (edinilmiş mal) haline geldiği anlamına gelmez. Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarına göre, kadının kişisel malı olan altınların bedeliyle alınan araba, ziynetlerin yerine geçen bir ikame değer olarak kabul edilir ve bu nedenle, yapılan katkı oranında yine kadının kişisel malı sayılır. Bu tür uyuşmazlıklarda ispat yükü (ispat külfeti) kademeli olarak yer değiştirir. Öncelikle davacı kadın, ziynet eşyalarının varlığını ve bu eşyaların bozdurularak araba alımında kullanıldığını ispatlamakla yükümlüdür. Bu ispat sağlandıktan sonra, ispat yükü davalı kocaya geçer. Koca, bu ziynetlerin kendisine iade edilmemek üzere, karşılıksız bir şekilde bağışlandığını (bağışlama) ispat edemediği sürece, bu ziynetlerin bedelini iade etme yükümlülüğünden kurtulamaz. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2015/5703 E., 2016/3239 K. sayılı kararında olduğu gibi, mahkemeler aracın alım bedeli ile kocanın çektiği krediyi karşılaştırarak ziynet gelirinin alımda kullanılıp kullanılmadığını titizlikle araştırmaktadır. Bu yaklaşım, bir eşin kişisel malvarlığının, şekil değiştirmesi yoluyla ortak malvarlığına dönüşerek boşanma sırasında haksız bir paylaşıma konu olmasını engellemeye yönelik temel bir hukuki koruma sağlar.
Düğün Takılarıyla Araba Almak
Düğün takılarının parasıyla bir araba satın alınması, boşanma sırasında mal paylaşımının hukuki çerçevesini temelden değiştiren bir durumdur. Evlilik birliği devam ederken edinilen ve eşlerden birinin üzerine tescil edilen bir araç, kural olarak edinilmiş mal kabul edilip yarı yarıya paylaşıma tabi tutulurken, aracın finansman kaynağının düğün takıları olması bu kuralı geçersiz kılar. Hukuken kadının kişisel malı sayılan düğün takılarının , satışından elde edilen gelirle alınan araba, bu gelirin kullanıldığı oranda kadının kişisel malı olarak kabul edilir. Eğer aracın bedelinin tamamı ziynet eşyalarıyla karşılandıysa, araç tamamen kadına aittir ve mal paylaşımına dahil edilmez. Eğer bedelin bir kısmı ziynetlerle, kalanı ise edinilmiş mallarla (örneğin eşlerin maaş birikimi) karşılandıysa, araç üzerinde ziynetlerin katkısı oranında kadının kişisel mal alacağı doğar, geri kalan kısım ise tasfiyeye tabi tutulur. Bu iddianın mahkemede ispatlanabilmesi için, ziynetlerin bozdurulduğu tarihe ilişkin kuyumcu makbuzları, bu paranın banka hesabına yatırılıp araç alımı için çekildiğini gösteren banka kayıtları, tanık beyanları ve araç satış sözleşmesi gibi güçlü delillerin sunulması kritik öneme sahiptir. Sonuç olarak, düğün takılarıyla alınan bir araba, mal rejiminin tasfiyesi sırasında standart bir mal paylaşımı işleminden çıkarılarak, kaynağı olan kişisel malın sahibi olan eşe iade edilmesi gereken bir değer olarak işlem görür.
Boşanmada Kadının Üzerine Olan Araba
Boşanma davasında, kadının üzerine kayıtlı olan bir arabanın akıbeti, halk arasında yaygın olan kanının aksine, sadece tapu veya ruhsat kaydına göre belirlenmez. Türkiye’de yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi” uyarınca, evlilik birliği içinde, 1 Ocak 2002’den sonra edinilen malvarlıkları, kimin adına kayıtlı olduğuna bakılmaksızın, kural olarak ortak mal (edinilmiş mal) kabul edilir ve boşanma durumunda eşler arasında eşit olarak paylaştırılır. Dolayısıyla, kadının üzerine kayıtlı bir araba, eğer evlilik sırasında eşlerin ortak kazançları veya birikimleriyle (maaş, prim, kira geliri vb.) satın alındıysa, bu aracın değerinin yarısı üzerinde erkek eş hak iddia edebilir. Ancak bu kuralın çok önemli bir istisnası vardır: Eğer kadın, üzerine kayıtlı olan bu aracın kendi kişisel malları kullanılarak alındığını ispat edebilirse, araç mal paylaşımının dışında tutulur ve tamamen kendisine ait olur. Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesinde sayılan kişisel mallar; evlilik öncesi sahip olunan varlıklar, miras yoluyla veya karşılıksız kazandırma (düğün takıları gibi) ile elde edilen değerler ve bu kişisel malların yerine geçen ikame değerlerdir. Sonuç olarak, kadının üzerine olan bir arabanın boşanmada kimde kalacağı sorusunun cevabı, arabanın hangi parayla alındığına bağlıdır; eğer edinilmiş malla alındıysa paylaşılır, kişisel malla alındığı ispat edilirse tamamen kadının mülkiyetinde kalır. Görüldüğü gibi, kadının kişisel malı sayılan düğün takıları mal paylaşımında kritik bir rol oynamaktadır. Peki, hukuken “Boşanırken Düğünde Takılan Altınlar Kimin?” Bu konunun tüm detaylarını ve Yargıtay’ın güncel yaklaşımını ilgili makalemizde bulabilirsiniz.
Boşanırken Altınlar Kimde Kalır?
Boşanma sürecinde düğün takılarının kimde kalacağı konusu, Yargıtay’ın son yıllarda geçirdiği içtihat değişikliği ile yeni ve daha ayrıntılı kurallara bağlanmıştır. Uzun yıllar boyunca uygulanan ve yerleşik hale gelen eski kurala göre, “düğünde kim tarafından kime takılırsa takılsın, tüm ziynet eşyaları kadına bağışlanmış sayılır ve onun kişisel malıdır”. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun güncel kararları bu anlayışı değiştirmiş ve daha nesnel bir ayrıma gitmiştir. Yeni ve geçerli olan kurallara göre ziynet eşyalarının aidiyeti şu şekilde belirlenmektedir: 1) Kadına özgü ziynet eşyaları (bilezik, kolye, küpe, gerdanlık vb.) erkeğe takılmış olsa dahi kadının kişisel malı sayılır. 2) Erkeğe özgü ziynet eşyaları (erkek kol saati, kol düğmesi vb.) kadına takılmış olsa bile erkeğin kişisel malı kabul edilir. 3) Cinsiyet ayrımı olmayan ziynetler (çeyrek, yarım, tam altın, gram altın gibi) ve nakit para, düğün sırasında kime takıldıysa o eşe ait olur. 4) Eşlerin üzerine takılmayıp, ortak bir sandık, kese veya kutuya konulan ziynetler ve paralar ise eşlerin ortak malı kabul edilerek eşit şekilde paylaştırılır. Taraflar arasında bu konuda yapılmış özel bir anlaşma veya ispatlanabilen farklı bir yerel örf ve adet kuralı yoksa, boşanmada altınların paylaşımı bu yeni ve detaylı kriterlere göre yapılmaktadır.
Boşanma Davasında Altınlar İstenebilir Mi?
Evet, boşanma davasında ziynet eşyalarının (altınların) iadesini talep etmek, eşlerin en temel yasal haklarından biridir ve bu talep, ziynetlerin Türk Medeni Kanunu uyarınca “kişisel mal” statüsünde olmasından kaynaklanır. Bu hakkı kullanmak için iki temel usuli yol bulunmaktadır. Birincisi, boşanma davası dilekçesinde boşanma talebiyle birlikte ziynet eşyalarının iadesi için de bir talepte bulunmaktır; ancak bu talep boşanmanın bir eki (fer’i) olmadığından, talep edilen ziynetlerin değeri üzerinden ayrıca nispi harç ödenmesi zorunludur. İkinci ve daha yaygın yol ise, boşanma davasından bağımsız olarak, evlilik sırasında, boşanma davasıyla birlikte veya boşanma kararının kesinleşmesinden sonra ayrı bir “ziynet alacağı davası” açmaktır. Hukuki olarak en doğru talep şekli, davanın “terditli” (kademeli) olarak açılmasıdır. Bu yöntemde davacı, öncelikli olarak ziynet eşyalarının mevcut ise “aynen iadesini”, eğer bu mümkün değilse (altınlar bozdurulmuş, kaybolmuş vb. ise) bedellerinin “nakden iadesini” talep eder. Bu bedel, düğün günündeki değil, dava tarihindeki güncel rayiç değer üzerinden hesaplanır. Ziynet alacağı bir mülkiyet hakkı talebi olduğundan, boşanmadaki kusur durumundan etkilenmez; yani aldatan veya tam kusurlu olan eş dahi kendi kişisel malı olan ziynetleri talep etme hakkına sahiptir.
Boşanma Davasında Ziynet Eşyası Talebi
Boşanma davasında ziynet eşyası talebi, usul hukuku açısından belirli kurallara tabi olan bağımsız bir alacak ve istihkak davası niteliğindedir. Bu tür bir davada görevli mahkeme, Aile Hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklara bakmakla görevli olan Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi’nin bulunmadığı yerlerde ise davaya Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla bakar. Yetkili mahkeme ise genel yetki kuralı gereğince, davanın açıldığı tarihte davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Ziynet eşyası talebinde zamanaşımı konusu, talebin niteliğine göre ikili bir ayrıma tabidir. Davacının talebi ziynetlerin “aynen iadesi” yönündeyse, bu talep mülkiyet hakkına dayalı bir istihkak davası niteliği taşıdığından herhangi bir zamanaşımı süresine tabi değildir ve her zaman açılabilir. Ancak, ziynetlerin aynen iadesi mümkün değilse ve “bedelinin ödenmesi” (nakden iade) talep ediliyorsa, bu talep bir alacak davası niteliği kazandığı için, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren başlayan 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Dava dilekçesinde, talep edilen ziynetlerin cinsi, adedi, gramı ve ayarı gibi niteliklerinin açık ve net bir şekilde belirtilmesi, davanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için zorunludur; zira muğlak ve belirsiz talepler mahkeme tarafından reddedilebilir.
Boşanmada Ziynet Eşyalarının İspatı
Boşanma davasında ziynet eşyalarının iadesini talep eden taraf, Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca iddiasını ispatla yükümlüdür. Davacı, temel olarak üç olguyu mahkeme önünde kanıtlamak zorundadır: ziynet eşyalarının düğünde takıldığını ve niteliklerini (adedi, gramı, ayarı), bu eşyaların mülkiyetinin kendisine ait olduğunu ve son olarak bu eşyaların davalının zilyetliğinde kaldığını veya onun tarafından harcandığını. İspat sürecinde en güçlü ve belirleyici deliller, düğün sırasında çekilmiş video kayıtları ve fotoğraflardır. Bu görsel materyaller, genellikle mahkeme tarafından kuyumcu bir bilirkişiye gönderilerek incelenir ve bilirkişi, görüntülerden yola çıkarak ziynetlerin türünü, sayısını ve güncel piyasa değerini tespit eden bir rapor hazırlar. Bunun yanı sıra, düğüne katılan ve takı merasimine şahitlik eden kişilerin tanık beyanları da önemli bir delil aracıdır. Ancak, ispat konusunda dikkat edilmesi gereken kritik bir hukuki karine “hayatın olağan akışı” ilkesidir. Yargıtay’a göre, ziynet eşyaları kolayca taşınabilir ve saklanabilir nitelikte olduğundan, evden kendi rızasıyla ayrılan bir kadının bu ziynetleri de yanında götürdüğü varsayılır. Bu nedenle, evden gönüllü olarak ayrılan kadın, ziynetlerin evde kaldığını, zorla elinden alındığını veya götürmesine engel olunduğunu güçlü ve şüpheye yer bırakmayacak delillerle ispat etmek zorundadır; aksi takdirde davasının reddedilme riskiyle karşı karşıya kalır.
Düğünde Takılan Altınlar Kime Ait 2025
2025 yılı ve sonrası için geçerli olan güncel hukuki duruma göre, düğünde takılan altınların mülkiyeti konusunda Yargıtay’ın yerleşik içtihadı son derece net ve ayrıntılıdır. Artık “düğünde takılan her şey kadına aittir” şeklindeki eski ve genel kural geçerliliğini tamamen yitirmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarıyla şekillenen ve tüm alt derece mahkemeleri için bağlayıcı olan yeni ve istikrarlı uygulamaya göre, altınların kime ait olduğu şu dörtlü kritere göre belirlenmektedir: 1) Kadına özgü takılar olan bilezik, kolye, küpe ve gerdanlık gibi ziynetler, düğün sırasında damada takılmış olsalar bile hukuken kadının kişisel malı sayılır. 2) Erkeğe özgü olan saat gibi takılar, geline takılsa dahi erkeğe aittir. 3) Cumhuriyet altını, çeyrek altın, gram altın gibi herhangi bir cinsiyete özgü olmayan altınlar ile nakit para, merasim sırasında fiziksel olarak kime takıldıysa o eşin mülkiyetine geçer. 4) Herhangi bir eşin üzerine takılmayıp ortak bir kese, torba veya sandığa konulan tüm altın ve paralar, eşlerin ortak malı kabul edilir ve boşanma durumunda yarı yarıya paylaşılır. Bu yeni dönemde, boşanma davalarında ziynet alacağı talebinde bulunan taraflar için en kritik unsur, iddialarını destekleyecek nitelikte, özellikle hangi takının kime takıldığını net bir şekilde gösteren düğün videoları ve fotoğrafları gibi somut delilleri mahkemeye sunabilmektir.
Boşanmada Altın Kimde Kalır?
Boşanmada altınların kimde kalacağı sorusunun cevabı, üç temel hukuki aşamanın analiziyle ortaya çıkar: mülkiyetin tespiti, malın hukuki niteliği ve iade yükümlülüğü. İlk olarak, altının mülkiyetinin kime ait olduğu, Yargıtay’ın güncel içtihatlarına göre belirlenir: kadına özgü takılar (bilezik, kolye vb.) kadına, erkeğe özgü takılar erkeğe, cinsiyet ayrımı olmayan takılar (çeyrek altın, para vb.) kime takıldıysa ona ait olur ve ortak bir keseye atılanlar ise eşit paylaşılır. İkinci olarak, mülkiyeti bu şekilde tespit edilen ziynet eşyaları, sahibinin “kişisel malı” olarak kabul edilir. Bu hukuki nitelendirme son derece önemlidir, çünkü kişisel mallar, evlilik içinde kazanılan “edinilmiş malların” aksine, boşanma sırasındaki mal rejimi tasfiyesine, yani yarı yarıya paylaşıma tabi tutulmazlar. Üçüncü ve son aşama ise iade yükümlülüğüdür. Bir eşin kişisel malı olan ziynet eşyaları, diğer eşin elindeyse veya onun tarafından evliliğin ortak giderleri, borçları ya da kişisel harcamaları için bozdurulup kullanılmışsa, kullanan eş bu ziynetleri veya güncel değerini diğer eşe iade etmekle mutlak surette yükümlüdür. Bu iade yükümlülüğünden kurtulmanın tek yolu, ziynetleri elinde bulunduran eşin, bu altınların kendisine “iade edilmemek üzere ve karşılıksız olarak bağışlandığını” şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispat etmesidir ki bu, ispatı oldukça zor bir iddiadır.
Ziynet Eşyaları İle Araba Alınması Son Olarak Dikkat Edilmesi Gerekenler
Bu makalemizde ziynet eşyaları ile araba alınması hususu hakkında genel bilgilendirmelerde bulunduk. Düğün sonrası altın bozdurma hususuna, boşanmada takıların ispatının nasıl yapılacağına, ziynet eşyaları ile araba alınması ve arabanın kadının üzerine kayıtlı olması durumunda ne yapılacağına, düğünde takılan takılarla alınan araba erkeğin üzerine kayıtlı olmasına halinde nasıl bir yol izleneceğine ilişkin açıklamalarda bulunduk. Bu konuda telafisi imkansız zararlarla karşılaşmamak ve maddi kayıplar yaşamamak için alanında uzman bir boşanma avukatı ile çalışılmasını öneriyoruz. İstanbul’da faaliyet gösteren Çelik & Baştürk Hukuk Ve Danışmanlık Ofisi boşanma ve aile hukuku alanında çalışmalarını sürdürmekte olup bu alanda müvekkillerine hizmet sunmaktadır.