Elbir İş Merkezi Kat:9 No:6/11
Mecidiyeköy Şişli/İstanbul

İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak

İzale-i şuyu davaları, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınmaz (ya da taşınır) mallarda ortaklığın (paydaşlığın) sona erdirilmesi ve bireysel mülkiyete geçilmesini amaçlayan davalardır. Paydaşlar arasındaki bu toplu mülkiyet ilişkisini sonlandırmak için açılan izale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davalarında, davanın tarafları davacı veya davalı olarak görünse de her bir paydaşın benzer haklara sahip olduğu unutulmamalıdır. Ancak İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak hususu özellikle sürecin doğru anlaşılması bakımından önemli olduğu bilinmelidir. Zira bir paydaşın davayı takip etmesi veya davayı takipsiz bırakması yargılamanın sonucunu ciddi şekilde etkileyebilir. Aşağıda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (HGK) kararlarının da ışığında, bu davaya katılmama durumunun hukuki sonuçları detaylı biçimde ele alınacaktır.

İzale-i Şuyu Davası Nedir?

İzale-i şuyu davası, genellikle paylı ya da elbirliği mülkiyetine tabi olan bir malın ortaklığını gidermek amacıyla açılan, her bir paydaşa veya ortama bireysel (münferit) mülkiyet hakkı tanıyan bir süreçtir. Dava sonucu, mahkeme tarafından satışa hükmedilerek bedelin paydaşlar arasında bölüştürülmesi ya da aynen taksim suretiyle her paydaşın payının müstakil hale getirilmesi şeklinde olabilir. Burada esas amaç, ortaklar arasındaki mülkiyet birliğini sona erdirmek ve tekil mülkiyet düzeni yaratmaktır.

Bu davalarda davanın gerekçesi, malın ortak kullanımının (örneğin bir taşınmazın) fiilen mümkün olmaması veya ortaklar arasında yaşanan anlaşmazlıkların çözülmesidir. Ancak İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak, özellikle paydaşlar arasında sürecin nasıl şekilleneceği hususunda önemli bir etkiye sahiptir.

İzale-i Şuyu Davasının Özellikleri

İzale-i şuyu davaları, taraflar açısından çift yönlü sonuç doğurur. Davayı ilk açan kişi teknik olarak davacı olarak nitelense de paydaş sıfatına sahip tüm kişiler, davacı ve davalı ayırt edilmeksizin, bu davadan etkilenir. Yargılama sürecinde bir davalının davaya etkin şekilde devam etmesi durumunda, o davalı konumundaki paydaş davacı sıfatına fiilen sahipmiş gibi hareket edebilir. Bu yaklaşım, HGK 3.3.2004 Tarihli  2004/18-140 E. -2004/135 K. sayılı kararı ile de açıkça ortaya konmuştur.

Bu karara göre:

  • Davada davalı konumunda bulunan bir paydaş, davayı takip ederse davacı konumuna geçebilir.
  • Dava, tüm paydaşlar (ortaklar) yönünden devam eder ve bunlardan herhangi birinin temyizi, hepsi açısından sonuç doğurur.
  • Paydaşların hepsini bağlayacak bir karar verilmeden ortaklığın giderilmesi kararı kesinleşemez.
  • Tapu kaydında malik olarak gözüken her paydaş, bu tür davalarda sonuçtan doğrudan etkilenir ve kararın temyizi ya da bozma etkisi, tapu maliki olan bütün paydaşlar için geçerli olur.
  • Tapu maliki olmayan ortakların durumu ise genel hukuk ilkelerine göre değerlendirilir.

HGK Kararları Işığında İzale-i Şuyu Davası

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, izale-i şuyu davalarının tüm paydaşlar için bağlayıcı sonuçlar yarattığını açıkça belirtmiştir. Özellikle HGK 3.3.2004 Tarihli  2004/18-140 E. -2004/135 K. sayılı kararında, davanın devama ilişkin kurallar ayrıntılı bir şekilde açıklanmaktadır. Bu kararda, izale-i şuyu davalarında davalı paydaşın davayı takip etmesi halinde, diğer davalılardan farklı şekilde davacı sıfatına geçebileceği; bu durumda tüm paydaşlar için davanın devam edeceği ve kararın bozulmasının temyiz etmeyen paydaşları dahi etkileyeceği açıkça vurgulanmıştır.

Öte yandan, HGK 17.1.2018 Tarihli 2017/1760 E. 2018/43 K. sayılı kararı ise HMK m.150/16 hükmüne dayanarak, taraflarca takipsiz bırakılan davalarda hangi şartlar altında “davanın açılmamış sayılmasına” karar verileceğini detaylı biçimde ortaya koymaktadır. Bu durum, İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak konusunun hukuki sonuçlarını daha net bir şekilde anlamamızı sağlar.

Davanın Takibi ve Davalı Olarak Gösterilen Paydaşın Davaya Devam Etmesi

İzale-i şuyu davalarında dikkat çeken hususlardan biri, davalı olarak gösterilen bir paydaşın davayı takip etmesinin sonuçlarıdır. Normal şartlarda “davalı” sıfatına sahip olmak, “davacı” ile karşıt konumda olmayı ifade eder. Fakat izale-i şuyu davasında, ortaklığın giderilmesi gibi tüm paydaşların çıkarlarını etkileyen bir sonuç söz konusu olduğundan, davalı konumundaki paydaşın davayı sürdürmesi halinde o paydaş, mahkeme nezdinde davacıya benzer haklara sahip kabul edilir.

Bu durum, HGK 3.3.2004 Tarihli  2004/18-140 E. -2004/135 K. sayılı kararda açıklığa kavuşturulduğu üzere, dava reddedilse bile temyiz hakkının kullanılması bakımından önemlidir. Çünkü paydaşlardan biri temyiz ettiğinde, bozma kararı davayı temyiz etmeyen paydaşlar için de geçerli olur. Sonuçta alınacak kararın tüm paydaşları bağlaması esası, İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak seçeneğini de etkisiz hale getirebilir. Zira dava, herhangi bir paydaş tarafından takip edildiği sürece tüm ortaklar açısından devam edecektir.

Davanın Taraflarca Takipsiz Bırakılması ve HMK m.150/16

Bazen paydaşlar, izale-i şuyu davasını çeşitli sebeplerle takipsiz bırakabilir. Bu, davanın ilerlemesine engel olur ve belli bir süre sonunda hukuki bir boşluk yaratır. İşte bu noktada, HMK m.150/16 hükmü devreye girer.

Bu hükme göre, dava taraflarca takipsiz bırakılırsa ve gerekli şartlar oluşmuşsa, mahkeme “davanın açılmamış sayılmasına” karar verebilir. Bu da hiç dava açılmamış gibi hukuki bir sonuca yol açar. Dolayısıyla, İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak söz konusu olduğunda, paydaşların bilinçli veya ihmalen davayı sürdürmemesi halinde, mahkeme süreci tamamen sona erdirebilir. Bu konuda HGK 17.1.2018 Tarihli 2017/1760 E. 2018/43 K. ilgili sürecin detaylarını ortaya koyar ve hangi şartlarda davanın açılmamış sayılması gerektiğini açıklığa kavuşturur.

İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak Nedir?

İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak, paydaşların dava sürecinde aktif rol almaması, dava dilekçesine cevap vermemesi veya mahkeme huzurunda dava takibini sürdürmemesi olarak ifade edilebilir. Bunun sonucu olarak:

  • Dava, diğer paydaşların katılımı ya da talebiyle devam edebilir.
  • Takipsiz bırakılması halinde, HMK m.150/16 uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilir.
  • Bir paydaş, davalı olarak görünse dahi davayı etkin biçimde takip edip temyiz yoluna başvurabilir ve diğer paydaşların temyiz hakkı kullanmamış olması dahi sonucu değiştirmez.
  • Tüm paydaşların haklarını ilgilendiren bir karar alınmadan, ortaklığın giderilmesi kararı kesinleşmez.

Bu nedenle İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak, her ne kadar pasif bir tutum gibi gözükse de sürecin sonunda tüm paydaşları etkileyecek nihai kararlar doğabilir. Özellikle bir paydaş davayı takip ettiğinde veya temyiz yolunu kullandığında, bu eylem tüm paydaşlar adına etkili olacaktır.

Sonuç

İzale-i şuyu davası, ortaklığın giderilmesi sürecinde tüm paydaşları eşit şekilde ilgilendiren, sonuçları bakımından “taraf ayrımı” gözetmeyen bir yargılama türüdür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları da bu davaların önemini ve tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça vurgulamıştır. İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak, paydaşın davaya dahil olmaması veya sürece müdahale etmeyi tercih etmemesi anlamına gelse de diğer paydaşın veya paydaşların aktif takibi halinde dava tüm paydaşlar için devam eder. Ayrıca taraflar davayı birlikte takipsiz bıraktığında, HMK m.150/16 hükmü gereğince “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesi gündeme gelebilir. Sonuç olarak, ortaklığın giderilmesi davası, tüm paydaşların menfaatini etkilediğinden her bir paydaşın davanın seyrini yakından takip etmesi büyük önem taşır. Çelik & Baştürk Hukuk ve Danışmanlık Ofisi olarak  “İzale-i Şuyu Davasına Katılmamak konusunda destek sunuyoruz. Av. Tolga ÇELİK  ve Av. M. Nur BAŞTÜRK olarak müvekkillerimizin her aşamada yanındayız.

Sık Sorulan Sorular

İzale-i Şuyu Davasında Davalı Neden Davacı Gibi Davranabilir?

Çünkü izale-i şuyu davalarında önemli olan ortaklığın sona erdirilmesidir. Yargıtay HGK’ya göre, davalı konumundaki paydaş da bu davayı sürdürebilir ve böylece davacıya benzer haklara sahip olur.

Bir Paydaş Temyiz Etmezse Diğer Paydaşın Temyizinden Yararlanabilir mi?

Evet. Yargıtay HGK kararlarına göre, bir paydaşın temyiz etmesi halinde bozma kararı tüm paydaşları etkiler. Dolayısıyla temyiz etmeyen paydaş da kararın bozma sonucundan yararlanır.

Davayı Hiçbir Taraf Takip Etmezse Ne Olur?

Bu durumda, HMK m.150/16 hükmü gereğince “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilebilir. İzale-i şuyu davalarında bile tarafların ortak bir şekilde davayı takip etmemesi, davanın sona erdirilmesine yol açar.

Tapu Maliki Olmayanlar İzale-i Şuyu Davasına Dahil Edilir mi?

Tapu maliki olmayanların davaya dahil edilmesi, genelde genel hukuk ilkelerine göre değerlendirilmekte olup tapu sicilinde kayıtlı paydaşlar, mahkemece doğrudan muhatap alınır ve karar onların sicildeki haklarını doğrudan etkiler.

İzale-i Şuyu Davası Kesinleştikten Sonra Yeniden Açılabilir mi?

Dava, kesinleştikten ve ortaklık nihai olarak giderildikten sonra aynı konuda tekrar dava açılması kural olarak mümkün değildir. Ancak kesinleşmiş kararın iptali veya benzeri olağanüstü kanun yolları, somut şartlar çerçevesinde tartışılabilir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

İstanbul Avrupa yakasının Şişli ilçesinde faaliyet gösteren ve hukukun çeşitli alanlarında uzman avukatları ile hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti veren Çelik & Baştürk Hukuk Ve Danışmanlık Ofisi Av. Tolga ÇELİK ve Av. Müesser Nur BAŞTÜRK tarafından kurulmuştur…