Eşlerden Biri Bebek İstemezse Boşanma Sebebi Midir?
Eşlerden biri bebek istemezse boşanma sebebi midir sorusu çiftler tarafından merak edilmektedir. Tarafımıza danışmanlık hizmeti alan kişiler çoğu zaman kocam bebek istemiyor, kocam neden bebek istemiyor, eşim tüp bebek istemiyor şeklindeki şikayetleri ile tarafımıza başvurmaktadırlar. Çocuk sahibi olmak normal şartlarda eşlerin evlilikten beklediği bir haktır. Eşler birlikte yaşamak ve çocuk sahibi olmak için evlenirler. Çocuk sahibi olma evresi evlilik birliğinin önemli dönüm noktalarındandır. Bu açıdan bir eşin çocuk sahibi olmak istememesi, kadının çocuk istememesi, eşlerden birinin tüp bebek tedavisinden kaçınması diğer eş için evlilik birliğini temelinden sarsacak bir durum meydana getirebilir. Diğer eş, eşinin bu tutumunu kabul etmeyip evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını iddia ederek boşanma davası açabilir. Görüleceği üzere çocuk sahibi olmayı istememek, diğer eş için evlilik birliğini temelinden sarsacak derecede çekilmez hale getirirse boşanma nedeni kabul edilmektedir.
Eşlerden Biri Çocuk İstemezse Boşanma Sebebi Midir?
Evlilik, tarafların ortak hayatı sürdürmesi üzerine kurulu bir birlikteliktir ve bu birliktelikte en temel beklentilerden biri de çocuk sahibi olmaktır. Ancak eşlerden birinin çocuk istememesi, diğer eşte derin bir hayal kırıklığına neden olabilir. Hukuki açıdan bakıldığında, çocuk sahibi olma isteği, evliliğin temel unsurlarından biri olarak kabul edilmekte olup, bu konuda eşler arasındaki uyumsuzluk evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açabilir. İşte bu durumda, çocuk istemeyen eşin bu tutumu, diğer eşte ortak hayatın sürdürülemez hale gelmesine sebep olabilir ve bu durum, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi uyarınca şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma davasının konusu olabilir. Yargıtay kararlarına göre, eşlerden birinin haklı bir sebep olmadan çocuk sahibi olma isteğini reddetmesi, diğer eşin boşanma davası açması için geçerli bir neden olarak kabul edilmektedir.
Eşlerden Birinin Çocuk İstememesi Boşanma Sebebi Midir?
Evlilikte tarafların beklentileri birbirinden farklı olabilir ve bu farklılıklar zaman içinde çatışmalara yol açabilir. Çocuk sahibi olmak, evlilik için önemli bir unsurdur ve eşlerden biri çocuk istemediğini evlilikten önce açıklamamışsa, bu durum diğer eşte karşı bir güven sarsıcı davranış olarak nitelendirilebilir. Hukuken çocuk sahibi olma zorunluluğu olmasa da, bu konuda eşler arasındaki görüş ayrılıkları evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olabilir. Yargıtay kararları da şunu göstermektedir ki, eşlerden biri makul bir sebep olmaksızın çocuk istemediğinde, bu durum evliliğin devamını imkansız hale getirebilir ve boşanma sebebi olarak kabul edilebilir. Özellikle çocuk sahibi olma isteği evlilikten önce biliniyor ancak eşlerden biri bu gerçeği gizliyorsa, bu durum çiftler arasındaki güven ilişkisini de zedeleyebilir.
Evlilikte Kadının Çocuk İstememesi Boşanma Sebebi Midir?
Kadının çocuk sahibi olmak istememesi, erkeğın evlilikten beklentilerini etkileyebilir. Ancak hukuki açıdan bakıldığında, hiç kimse bir başkasını çocuk sahibi olmaya zorlayamaz. Türk Medeni Kanunu’nda evlilik içinde çocuk sahibi olmayı zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır. Fakat eşlerden biri çocuk istemediğini baştan açıklamamış ve evlilik boyunca bu isteğini gizlemişse, bu durum eşin diğer tarafı kandırdığı şeklinde yorumlanabilir. Hukuk sisteminde, evliliğin temel unsurlarından biri olan çocuk sahibi olma arzusu, diğer eşte açık bir şekilde belirtilmelidir. Aksi takdirde, bu durum evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olabilir ve boşanma sebebi olarak kabul edilebilir. Yargı kararları, bu gibi durumlarda diğer eşin mağduriyet yaşadığını ve bu nedenle boşanma talebinin haklı bulunabileceğini ortaya koymaktadır.
Çocuk İstememek Boşanma Sebebi Boşanma Sebebi Midir?
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre, evlilik birliğinin temelinden sarsılması halinde boşanma davası açılabilir. Eşlerden birinin çocuk istememesi, diğer eşte derin bir hayal kırıklığı yaratabilir ve bu durum ortak hayatın sürdürülemeyecek derecede bozulmasına neden olabilir. Yargıtay kararlarına göre, evlilik içinde taraflardan birinin çocuk istememesi, şayet bu durum diğer eşi çok ciddi şekilde etkiliyorsa ve evlilik birliğini temelinden sarsıyorsa, boşanma sebebi sayılabilir. Ancak, eşlerden birinin evlilikten önce çocuk istemediğini belirtmiş ve diğer eş bunu kabul ederek evlenmişse, bu durumda boşanma sebebi olarak ileri sürülmesi daha zordur. Buna karşın, çocuk sahibi olmama konusunda eşler arasında evlilik öncesinde bir mutabakat sağlanmamışsa ve bu konuda sonradan çıkan farklılıklar evlilik birliğini sarsmışsa, bu durum boşanma sebebi olarak değerlendirilebilir.
Çocuk Sahibi Olmayı İstememek Yargıtay Kararları
Erkeğin Çocuk Sahibi Olmayı İstememesi Yargıtay Kararları
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 03.07.2018 tarihli 2016/21097 E. 2018/8473 K. sayılı kararında şu neticeye ulaşmıştır. “Yapılan yargılama ve toplanan delillerle davalı-karşı davacı erkeğin sürekli küfürlü konuştuğu, eşini ailesinin oturduğu evin alt katındaki dairede oturmak için zorladığı, eşi hakkında üçüncü kişilere ” Gelirse gelir, gelmezse s.sin gitsin, bu şekilde olacak yoksa bu iş bitti ” dediği, çocuk sahibi olmak istemediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-karşı davalı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davacı-karşı davalı kadının davasının reddi doğru bulunmamıştır.”
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 02.12.2019 tarihli 2019/4035 E. 2019/11741 K. sayılı kararında şu neticeye ulaşmıştır. “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı kadının eyleminin sadakatsizlik boyutuna varmayan güven sarsıcı davranış olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı-karşı davalı erkeğin makul bir sebep olmaksızın çocuk istemeyerek kusurlu olduğu sabittir. O halde, güven sarsıcı davranışta bulunan ve kıskanç olan davalı-karşı davacı kadın ile şans oyunları oynayan, aile bütçesini iyi yönetemeyen ve çocuk istemeyen davacı-karşı davalı erkek boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurludur. Bu husus gözetilmeden davalı-karşı davacı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.”
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 09.12.2013 tarihli 2013/16247 E. 2013/28923 K. sayılı kararında şu neticeye ulaşmıştır. “Yukarıda 1. bentte açıklandığı üzere; boşanmaya sebep olan olaylarda çocuk sahibi olmak istemeyen, eşi hakkında kadınlığını kullanmadığını söyleyen ve birlikte yaşamaktan kaçınan davacı koca tam kusurludur. Davacının bu kusurlu eylemleri aynı zamanda davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Durum böyleyken, mahkemece davalı kadının manevi tazminat talebinin yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.”
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 13.02.2015 tarihli 2014/16738 E. 2015/1660 K. sayılı kararında şu neticeye ulaşmıştır Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı (koca)’nın, annesinin davalı kadına hakaretine sessiz kaldığı, ailesinin kadını istemediği ve çocuk sahibi olmayı istemediği, davalı (kadın)’ın ise davacı eşine “sen erkek değilsin, erkeklik böyle yapılmaz” diyerek hakarette bulunduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği ve eşinin ailesine de hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 25.11.2013 tarihli 2013/14267 E. 2013/27556 K. sayılı kararında şu neticeye ulaşmıştır Toplanan delillerden, davalı-karşı davacı kocanın bağımsız ev açmadığı, kız kardeşlerinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı, çocuk sahibi olmayı istemediği, buna karşılık davacı-karşı davalı kadının da çıkan tartışmalarda küfürlü konuştuğu, geçimsizliğe neden olan olaylarda her iki tarafın da kusurlu bulunduğu ancak mahkemenin de kabulünde olduğu üzere kusurun ağırlığının davalı-karşı davacı kocada olduğu anlaşılmaktadır. Bu duruma göre koca da boşanma davası açmakta haklıdır. Davalı karşı-davacı kocanın davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK md. 166/2) karar verilecek yerde, davasının reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Kadının Çocuk Sahibi Olmayı İstememesi Yargıtay Kararları
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 11.04.2016 tarihli 2015/16100 E. 2016/7291 K. sayılı kararında şu neticeye ulaşmıştır Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan olaylarda kusurun tamamen davacı-karşı davalı erkekte olduğu belirlenerek erkeğin boşanma davasının reddine, kadının karşı boşanma davasının kabulüyle boşanmaya karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkeğin mahkemece belirlenen kusurlu davranışlarının yanında davalı-karşı davacı kadının da çocuk sahibi olmayı istemediği, eşi için “adam değil” dediği ve eşinin ailesine ilgi göstermediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, davacı-karşı davalı erkek de dava açmakta haklıdır. Öyleyse, erkeğin boşanma davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde, davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Tüp Bebek Tedavisinden Kaçınmak Yargıtay Kararları
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 20.06.2013 tarihli 2013/4608 E. 2013/17279 K. sayılı kararında şu neticeye ulaşmıştır. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, davalı kadının boşanmanın eki niteliğinde olmayan mal rejiminin tasfiyesi ve eşya alacağı yönünden harcı verilerek usulune uygun açılmış bir davanın bulunmamasına, davacı kocanın tüp bebek tedavisinden kaçınması ve eşini aşağılamasına karşın davalı kadının kocasına hakaret edip tehdit ettiği boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının anlaşılmasına göre, davacı kocanın tüm, davalı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 14.11.2012 tarihli 2012 /7557 E. 2012/27075 K. sayılı kararında şu neticeye ulaşmıştır. Yapılan soruşturma, toplanan delillerden, davalı- davacı kocanın eşine şiddet uyguladığı ve müşterek ikametgahın kilidini değiştirdiği, davacı-davalı kadınının da eşini sevmediğini söylediği ve tüp bebek tedavisinden kaçındığı; davalı-davacı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda daha fazla kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların gelişimi karşısında davalı-davacı koca da dava açmakta haklıdır. Davalı-davacı koca lehine Türk Medeni Kanununun 166/2.maddesi boşanma koşulları gerçekleşmiştir. Bu durumda, davalı-davacı kocanın davasının da kabulüne karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile birleşen davanın reddi doğru bulunmamıştır.
İstanbul Mecidiyeköy’de aile hukuku alanında faaliyet gösteren Çelik & Baştürk Hukuk Ve Danışmanlık Ofisi İstanbul boşanma avukatı olarak müvekkillerine aile hukuku alanında hizmet vermektedir. Boşanma avukatlarımız Av. Tolga Çelik’e ve Av. Nur Baştürk’e avukata soru sor kısmından sorularını yönlendirebilir ya da iletişim sayfamızdan kendilerine ulaşabilirsiniz.