Elbir İş Merkezi Kat:9 No:6/11
Mecidiyeköy Şişli/İstanbul

Boşanma Sürecinde Aynı Evde Yaşamak

Boşanma davasının açılması, evliliğin resmî olarak sona ermesi için atılan en önemli adımlardan biridir. Ancak kimi zaman boşanma sürecinde aynı evde yaşamak kaçınılmaz hâle gelebilir. Bunun çeşitli nedenleri olabilir; ekonomik yetersizlik, sağlık sorunları veya çocukların bakımı gibi faktörler, tarafları istemeden de olsa ortak konutta yaşamaya mecbur kılabilir. Bu durum ise hukuki açıdan farklı değerlendirmelere yol açar ve af olgusu ya da affetme kavramı sıklıkla gündeme gelir. Aşağıdaki başlıklarda bu konunun detaylarına değinilecektir.

Zorunluluktan Kaynaklanan Beraberlik

Bazı boşanma davalarında taraflar, resmî işlem devam ederken de bir süre aynı çatı altında kalmak zorunda kalabilir. Bu zorunluluktan doğan birlikte yaşam, her zaman tarafların barıştığı veya birbirlerini affettiği anlamına gelmez. Örneğin:

  • Ekonomik sebepler: Taraflardan birinin düzenli geliri olmaması veya konutun kiralık olması gibi durumlarda evden ayrılmak mümkün olmayabilir.
  • Sağlık sorunları: Ciddi hastalıklarla mücadele eden eşin bakıma ihtiyacı olması nedeniyle aynı evde yaşamak gerekebilir.
  • Çocukların menfaati: Ortak çocukların eğitim veya bakım ihtiyaçları nedeniyle geçici olarak aynı çatı altında kalmak gerekebilir.

Tüm bu hallerde ortak konutun paylaşılması, evlilik birliğinin fiilen devam ettiği veya tarafların birbirlerini affettiği şeklinde değerlendirilmemelidir.

Af Kavramının Önemi

Af (affetme), hukuki anlamda tarafların yaşadığı olayları tolere etmesi ya da karşılıklı olarak kusurları bağışlamaları şeklinde tanımlanabilir. Eşler, boşanma sebebi olarak gösterdikleri olayları bilerek ve isteyerek kabul edip bu kusurları görmezden gelirlerse, hukuk düzeni bu durumu “af olgusu” olarak nitelendirir. Af, boşanma davasının seyrini değiştirebilir ve davanın reddine neden olabilir. Ancak;

  • Zorunluluklar nedeniyle aynı evde yaşama, affetme iradesinin somut göstergesi değildir.
  • Fiilî birlikteliğin tekrar kurulup kurulmadığı, yani sosyal ve duygusal bir beraberliğin gerçekten var olup olmadığı araştırılır.
  • Af olgusunun oluşabilmesi için tarafların bilerek ve isteyerek bir arada yaşamak istemesi gerekir.

Dolayısıyla zorunluluk kaynaklı beraberlik, tek başına affetme sayılmamalıdır.

Hukuki Değerlendirme

Boşanma davalarında, kusur, şiddet (fiziksel, psikolojik, ekonomik), sadakat yükümlülüğünün ihlali gibi pek çok husus incelenir. Mahkeme, tarafların dava sürecinde aynı evde yaşamaya devam etmesi durumunda şu noktaları göz önünde bulundurur:

  1. Zorunluluk Halleri: Taraflar, maddi veya manevi sebeplerle bir arada kalmış olabilir. Bu durumda, birlikte yaşamın isteğe mi yoksa mecburiyete mi dayandığı incelenir.
  2. Tarafların Beyanı: Eşlerin ifadeleri, birlikte yaşamın bir barışma veya af amacı taşıyıp taşımadığını ortaya koyabilir.
  3. Tanık Anlatımları: Komşular veya aile yakınları, eşlerin aynı evdeki tutumlarını ve gerçek niyetlerini aydınlatıcı bilgiler sunabilir.
  4. Eylemli Ayrılık – Fiilî Birliktelik: Mahkeme, tarafların fiilen evlilik yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini tespit etmeye çalışır. Sadece aynı çatı altına girmek, evlilik bağının yeniden tesis edildiği anlamını taşımaz.

Boşanma Davasının Reddedilmesi Durumu 

Boşanma davasının reddi, genellikle şu durumlarda söz konusu olur:

  • Affetme: Eşlerden biri, karşı tarafın kusurlu davranışlarını bilerek ve isteyerek af etmiştir.
  • Barışma Girişimi: Dava açıldıktan sonra eşler, karşılıklı rızayla evlilik birliğini sürdürmek istemiştir.
  • İddiaların İspatlanamaması: Boşanma sebebi olarak öne sürülen olaylar yeterince kanıtlanamamış veya hukuken geçerli olmamıştır.

Ne var ki zorunlu koşullar nedeniyle aynı evde yaşamak, tek başına davanın reddine neden olmaz. Yani, eşlerin sağlık, çocuk bakımı veya maddi sebeplerle birlikte kalması, boşanma nedenlerini ortadan kaldırmaz.

Boşanma Sürecinde Aynı Evde Yaşamak Yargıtay Kararı 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2024 / 1808 E. 2024/1598 K. 

İlk Derece Mahkemesince, tarafların boşanma davasının açılmasından sonra bir süre daha birlikte yaşamaya devam ettikleri ve tarafların birbirlerini affettikleri en azından hoşgörüyle karşıladıkları gerekçe gösterilerek davacı kadın tarafından açılan boşanma davasının reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince davacı kadının istinaf başvurusu ise esastan reddedilmiştir. Toplanan delillerden ve dinlenen tanık beyanlarından, davacı kadının kanser tedavisi görmesi ve çocuklarına bakacak durumda olmaması sebebiyle dava açıldıktan sonra bir süre daha tarafların aynı evde yaşadıkları, bu durumda aynı evde yaşamanın zorunluluktan kaynaklandığı, bu durumun af olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle iken, Mahkemece işin esasına girilerek davanın kabulü koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda tüm deliller değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davacı kadının, davalı erkeği affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç

Boşanma sürecinde aynı evde yaşamak, her zaman tarafların birbirini affettiği veya barıştığı anlamına gelmez. Zorunlulukların varlığı, affetme ve evlilik birliğinin yeniden kurulması ile karıştırılmamalıdır. Mahkeme, tarafların gerçek niyetini detaylı biçimde inceler, tanık ifadeleri ve somut delillerle birlikte değerlendirir. Dolayısıyla, ekonomik şiddet, psikolojik şiddet ya da diğer kusurlu davranışlar affedilmemişse ve evlilik birliğini ortadan kaldıran olaylar devam ediyorsa, aynı evde yaşanmaya devam edilmesi boşanmaya engel oluşturmaz. Bu bağlamda, hukuk sistemi her bir olayı kendi koşulları içerisinde değerlendirmekte ve zorunluluğun af niteliği taşımadığını açıkça ortaya koymaktadır. Çelik & Baştürk Hukuk ve Danışmanlık Ofisi olarak “Boşanma Sürecinde Aynı Evde Yaşamak” konusunda destek sunuyoruz. Av. Tolga ÇELİK  ve Av. M. Nur BAŞTÜRK olarak müvekkillerimizin her aşamada yanındayız.

Boşanma Sürecinde Aynı Evde Yaşamak Sık Sorulan Sorular

Dava açıldıktan sonra aynı evde yaşamaya devam etmek boşanma davasını nasıl etkiler?

Zorunluluklar veya çocukların menfaati gibi nedenlerle birlikte yaşamak, tek başına boşanma davasının reddine neden olmaz. Mahkeme, birlikte yaşamın gerçek sebebini araştırır.

Aynı evde yaşamaya devam etmek her zaman “affetme” sayılır mı?

Hayır. Affetme, eşlerin bilerek ve isteyerek kusurlu davranışları bağışlamasıdır. Zorunlu sebeplerle bir araya gelmek, af olgusunu kanıtlamaz.

Dava reddedildikten sonra aynı gerekçeyle tekrar dava açabilir miyim?

Mahkemeler, önceki davada sunulan delilleri ve yeni ortaya çıkan durumları birlikte değerlendirir. Eski davanın reddi, tamamen affetme veya barışma niteliğindeyse tekrar aynı olaylar ileri sürülemez. Ancak yeni deliller veya devam eden kusurlu davranışlar varsa yeni bir dava açılabilir.

Aynı evde yaşamaya devam ediyorsak tedbir nafakası talep edebilir miyim?

Evet. Ayrı evlerde yaşanmasa dahi ekonomik desteğe ihtiyaç duyan eş, tedbir nafakası talep edebilir. Mahkeme, tarafların maddi durumunu değerlendirerek karar verir.

Çocukların velayeti bu süreçte nasıl belirlenir?

Velayet, çocuğun üstün yararı gözetilerek belirlenir. Anne veya babanın zorunluluk sebebiyle aynı evde olması velayet kararını doğrudan etkilemez; asıl ölçüt, çocuğun sağlıklı gelişimidir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

İstanbul Avrupa yakasının Şişli ilçesinde faaliyet gösteren ve hukukun çeşitli alanlarında uzman avukatları ile hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti veren Çelik & Baştürk Hukuk Ve Danışmanlık Ofisi Av. Tolga ÇELİK ve Av. Müesser Nur BAŞTÜRK tarafından kurulmuştur…