Elbir İş Merkezi Kat:9 No:6/11
Mecidiyeköy Şişli/İstanbul

Adli Kontrol Kararına Karşı İtiraz Dilekçesi 

Bu yazıda, “Adli Kontrol Kararına Karşı İtiraz Dilekçesi ” konusunu detaylı bir şekilde ele alacak, hem hukuki düzenlemeleri hem de bu düzenlemelerin taraflar üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde inceleyeceğiz. Adli kontrol kararı, tutuklama yerine daha hafif tedbirlerle şüpheli veya sanığın serbest bırakılmasını sağlayan bir uygulamadır. Ancak, bu kararların gerekçesi her zaman yeterli olmayabilir veya orantısız bir şekilde uygulanabilir. Bu durumda, ilgili kişinin, hukuka aykırılıklar nedeniyle karara itiraz hakkı doğar. İtiraz süreci, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 110. maddesi kapsamında düzenlenmiştir.

İtiraz dilekçesi hazırlanırken, öncelikle mahkeme kararının dayandığı gerekçelerin detaylıca incelenmesi gereklidir. Kararın hukuka aykırılığına ilişkin net gerekçeler, ilgili kanun maddelerine atıf yapılarak ortaya konulmalıdır. Ayrıca, itiraz dilekçesinde delillerin durumuna, suçun niteliğine ve uygulanan tedbirin orantısızlığına vurgu yapılması itirazın başarı şansını artırır. Dilekçede açık ve anlaşılır bir dil kullanılması mahkemenin dikkati açısından önemlidir.

Adli kontrol kararına karşı yapılan itirazlar, özgürlük ve güvenlik hakkının korunması açısından büyük önem taşır. Mahkemelerin kararlarına itiraz etmek, sadece bireysel bir hak değil, aynı zamanda adaletin sağlanmasına katkı sağlayan bir mekanizmadır. Hukuka uygun ve titizlikle hazırlanmış bir dilekçe, bu süreçte en güçlü dayanak olacaktır. Çelik & Baştürk Hukuk ve Danışmanlık Ofisi olarak, Adli Kontrol Kararına Karşı İtiraz Dilekçesi  konusunda destek sunuyoruz. Av. Tolga ÇELİK  ve Av. M. Nur BAŞTÜRK olarak müvekkillerimizin her aşamada yanındayız.

Adli Kontrol Kararının Kaldırılması Talebi Dilekçesi Örneği

… AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE
Gönderilmek Üzere
… AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO:

SANIK:

MÜDAFİİ:

KONU: Müvekkil hakkında …/…/… tarihli duruşma ara kararı ile verilen “yurtdışı çıkış yasağı” adli kontrol tedbirinin devamına ilişkin karara itirazlarımızın sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR

Müvekkilim hakkında … Ağır Ceza Mahkemesi’nin …/… E. sayılı dosyasında …/…/… tarihli duruşma ara kararı ile yurtdışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmıştır. Bu tedbir, …/…/… tarihinde yapılan değerlendirme sonucunda devam ettirilmiştir. Ancak, bu kararın hukuki gerekçelerden yoksun olduğu ve müvekkilin temel haklarını gereksiz yere kısıtladığı düşüncesindeyiz.

1. YURTDIŞI ÇIKIŞ YASAĞI TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE AYKIRIDIR

Anayasa’nın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. maddesi, bireyin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını koruma altına almıştır. Bu kapsamda, bireyin hareket özgürlüğü ancak kesin ve zorunlu durumlarda kısıtlanabilir. Bu bağlamda, yurtdışına çıkış yasağı, temel bir özgürlüğün kısıtlanması anlamına gelir ve yalnızca kaçma şüphesi, delil karartma ya da benzeri somut gerekçelerle uygulanabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesi gereği, adli kontrol tedbirleri ancak CMK 100. maddesinde belirtilen tutuklama şartlarının varlığı halinde uygulanabilir. Tutuklama sebeplerinin bulunmadığı durumlarda adli kontrol tedbiri de uygulanamaz. Tutuklama nedenleri ise yalnızca şu durumlarda mevcut olabilir:

  • Şüpheli veya sanığın kaçma, saklanma veya kaçma ihtimaline dair somut ve inandırıcı olguların bulunması,
  • Şüpheli veya sanığın, delilleri yok etme, değiştirme ya da gizleme girişiminde bulunması,
  • Tanık, mağdur veya diğer kişiler üzerinde baskı kurmaya yönelik somut bir riskin varlığı.

Ancak somut olayda bu unsurların hiçbiri mevcut değildir.

2. MÜVEKKİLİN KAÇMA ŞÜPHESİ YOKTUR

Müvekkilim sabit bir ikametgâh sahibidir ve düzenli bir yaşam sürdürmektedir. Ayrıca müvekkil, soruşturma ve kovuşturma sürecinde mahkeme tarafından yapılan tüm çağrılara uymuş, duruşmalara katılmış ve savunma hakkını etkin şekilde kullanmıştır. Bu hususlar, müvekkilin kaçma niyeti taşımadığını açıkça göstermektedir.

3. DELİLLERE MÜDAHALE İMKÂNI KALMAMIŞTIR

Dava dosyasındaki delillerin büyük ölçüde toplanmış olması, müvekkilin delil karartma ya da tanıklar üzerinde baskı kurma ihtimalini ortadan kaldırmıştır. Mevcut aşamada müvekkilimin dosyaya müdahale etmesi mümkün olmadığı gibi böyle bir girişimde bulunacağına dair somut bir emare de bulunmamaktadır.

4. MASUMİYET KARİNESİ GEREĞİNCE ÖZGÜRLÜKLER KISITLANMAMALIDIR

Anayasa’nın 38. maddesi  gereğince, bireyler hakkında kesin bir mahkûmiyet kararı bulunmadıkça masum kabul edilirler. Dosya kapsamındaki mevcut deliller, müvekkilin cezalandırılmasını gerektirecek nitelikte değildir. Müvekkilimin beraat etme ihtimali oldukça yüksek olup, özgürlüğünü kısıtlayan bu türden tedbirlerin devamı masumiyet karinesi ile bağdaşmamaktadır.

5. UYGULANAN TEDBİRİN ORANTISIZLIĞI

Yurtdışına çıkış yasağı, kişinin yalnızca hareket özgürlüğünü değil, aynı zamanda iş, aile ve sosyal hayatını da ciddi şekilde kısıtlamaktadır. Müvekkilim, bu tedbir nedeniyle yurtdışındaki iş bağlantılarını sürdürememekte ve ekonomik olarak zarara uğramaktadır. Bu bağlamda, mevcut tedbirin, dava sürecine katkısı bulunmayan gereksiz bir kısıtlama olduğu değerlendirilmektedir.

SONUÇ VE TALEP

Yukarıda arz ve izah edilen sebepler doğrultusunda, müvekkil hakkında … Ağır Ceza Mahkemesi’nin …/… E. sayılı dosyasında verilen yurtdışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirinin, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal etmemesi ve somut delil yetersizliği nedeniyle kaldırılmasına karar verilmesini saygılarımızla vekâleten arz ve talep ederim.

Sanım Müdafi

Kovuşturma Aşamasında Adli Kontrolün Kaldırılması Dilekçesi – 2

… AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE
Gönderilmek Üzere
… AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO:

SANIK:

MÜDAFİİ:

KONU: Müvekkilim hakkında …….. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 23.11.2024  tarihli tensip tutanağı ile 5271 sayılı CMK’nın 109/3-(b) maddesi kapsamında tesis edilen her hafta Pazartesi günü, resmi ve idari tatil günleri de dâhil olmak üzere, saat 07.00 ile 20.00 arasında kolluk birimlerince belirlenen deftere imza atma yükümlülüğünün kaldırılmasını talebi içeren dilekçemizin sunulmasından ibarettir.

AÇIKLAMALAR

1- Müvekkilim hakkında “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yayma” suçu kapsamında yürütülen kovuşturma dosyasında, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin …/…/… tarihli tensip tutanağı ile tutukluluk halinin sona erdirilerek tahliyesine karar verilmiş, ancak bu kararla birlikte müvekkil hakkında yurt dışına çıkış yasağı ve 5271 sayılı CMK’nın 109/3-(b) maddesi uyarınca resmi ve idari tatil günleri dâhil olmak üzere, her hafta Pazartesi günü saat 07.00 ile 20.00 arasında bir kez kolluk birimlerince belirlenen deftere imza atmak yükümlülüğü getirilmiştir.

2- Ancak, 5271 sayılı CMK’nın 109/3-(b) maddesi kapsamında müvekkilime yüklenen bu yükümlülüğün kaldırılmasına yönelik talepte bulunma gerekliliği doğmuştur. Şöyle ki:

Müvekkilim, üzerine atılı suçlamayla ilgili olarak gerek soruşturma gerekse kovuşturma süreçlerinde tüm çağrılara eksiksiz bir şekilde riayet etmiş, adli kontrol tedbirlerine uyum sağlamış ve üzerine düşen yükümlülükleri titizlikle yerine getirmiştir. Müvekkilin mevcut yükümlülüğü, her hafta belirli bir gün ve saat aralığında kolluk birimlerine giderek imza verme zorunluluğunu içermekte olup, bu durum müvekkilin iş ve aile hayatını ciddi şekilde olumsuz etkilemektedir. Müvekkilin özel sektörde çalışmakta olduğu iş yerinde belirli gün ve saatlerde bulunma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün devamı halinde müvekkilin iş düzeninin bozulması ve hatta işini kaybetmesi ihtimali söz konusudur.

Diğer yandan, müvekkilin sabit bir ikametgâh adresi ve düzenli bir hayatı bulunmaktadır. Soruşturmanın başladığı günden bu yana müvekkil, herhangi bir kaçma teşebbüsünde bulunmamış, dosya kapsamında delillerin karartılmasına yönelik hiçbir somut risk yaratmamıştır. Üstelik, yurt dışına çıkış yasağı gibi denetim tedbirlerinin halen uygulanıyor olması, kamu düzeninin korunması ve adli kontrolün sağlanması açısından yeterli görülmelidir. Hal böyleyken, imza yükümlülüğünün devam etmesi, müvekkil açısından ölçüsüz bir kısıt oluşturmakta ve cezalandırıcı bir boyut kazanmaktadır.

Adli kontrol tedbirlerinin amacı, koruma tedbirlerinin gerekliliği ve ölçülülük ilkesi ışığında değerlendirildiğinde, müvekkilin mevcut yükümlülüğünün kaldırılması hem hukuki hem de insani bir gereklilik arz etmektedir. Bu kapsamda, müvekkil hakkında CMK’nın 109/3-(b) maddesi gereğince uygulanan, her hafta kolluk birimlerine giderek imza verme yükümlülüğünün kaldırılmasını saygıyla talep ederiz.

SONUÇ VE TALEP:

Yukarıda ayrıntılı bir şekilde izah edilen ve Sayın Mahkemenizce re’sen değerlendirilmesi mümkün olan sebepler çerçevesinde;

Müvekkilimin hakkında … Ağır Ceza Mahkemesi’nin …/…/… tarihli tensip tutanağı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109/3-(b) maddesi uyarınca uygulanmasına karar verilen, resmi ve idari tatil günleri de dâhil olmak üzere her hafta Pazartesi günü saat 07.00 ile 20.00 arasında kolluk birimine giderek imza atmak suretiyle bulunduğunu ispat etmek yükümlülüğünün, müvekkilim açısından yaratmış olduğu ağır ekonomik, sosyal ve kişisel mağduriyetler göz önüne alınarak kaldırılmasına,

Müvekkilimin sabit bir ikametgâha sahip oluşu, kaçma şüphesi taşımadığına yönelik somut olguların varlığı ve adli kontrol kararına bugüne kadar tam uyum sağlamış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, adli kontrol tedbirinin amacına aykırı bir durumun oluşmadığının gözetilmesine,

5271 sayılı CMK’nın 110. maddesi uyarınca müvekkilimin hakkındaki adli kontrol yükümlülüğünün değiştirilmesi ya da tamamen kaldırılması yönünde bir karar verilmesini, Sayın Mahkemenizin takdirine saygıyla arz ve talep ederiz.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

Hakkımızda

İstanbul Avrupa yakasının Şişli ilçesinde faaliyet gösteren ve hukukun çeşitli alanlarında uzman avukatları ile hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti veren Çelik & Baştürk Hukuk Ve Danışmanlık Ofisi Av. Tolga ÇELİK ve Av. Müesser Nur BAŞTÜRK tarafından kurulmuştur…